SANCISIZ FİKİR NARKOZDUR!



Mektup Edebiyat Dergisi / 01.05.2021

Geçenlerde sevdiğim bir ağabeyimle sohbet ederken laf arasında bana, "Hasan, senin güzel fikirlerin var. Kültürel iktidar bağlamında bazı yazılarını okumuştum. Kültür muhafızı, yerli eziklik, danışmanım olur musun başlıklı yazıların ilginçti. Bu fikirlerini bir gün Reis-i Cumhur'a anlatsan çok etkili olur aslında" dedi. Sevdiğim ve saydığım bir büyüğümün beni takdir etmesinden onur duydum. "Eyvallah ağabey, sağolasın. Reis-i Cumhur'u 5 yıldır Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in torunu Emrah Kısakürek ile görüştürmeyenler benimle mi görüştürecek? Güldürme beni Allah aşkına" dedim. "Allah Allah, öyle bir durum mu var ki?" diye merak ederek sordu. "İstersen araştırabilirsin ağabey. Bizim Reis-i Cumhur'a ulaşmamız çok zor ama Reis-i Cumhur'un bize ulaşması çok kolay. Şükürler olsun ki, biz ulaşılamaz ve eleştirilemez insanlar değiliz" dedim. Son sözlerimi duyunca karşımda beni dikkatli bir şekilde dinleyen kıymetli ağabeyim önce duraksadı, sonra manidar bir şekilde gülümsedi. Umarım söylediklerimi anlamıştır. ( https://twitter.com/EmrahKisakurek )

Yaşam standardı, modern imkânlar, takviye gıdalar, kozmetik ürünler, moda, pembe diziler, toplumsal cinsiyet derken bugünlere geldik. Hepimiz ağır bir imtihandan geçiyoruz. Bütün dünyayı kasıp kavuran salgın hastalık deyim yerindeyse her şeyi alt-üst etti. Vaka sayıları artsa bile insanoğlunun zihniyeti değişmiyor. Şimdi de bir renk haritası oluştu. Şehirlerimiz harita üzerinde maviden sarıya, sarıdan turuncuya, turuncudan kırmızıya doğru renk değiştiriyor.

Her gün yeni bir olumsuzlukla karşılaşsak da karamsar ve kötümser olmamalıyız. Geçmiş yıllarda yaptığımız hatalardan ders almalıyız. Uzun yıllardan beri eğitime, sanata ve edebiyata hak ettiği değer verilmedi. Bilhassa sanatsal faaliyetler birilerinin tekelinde hoyratça istismar edildi. Sanatı çocuklara sevdirmek için, gençleri sanata yönlendirmek için, televizyonlarda ve sinemalarda mesaj kaygısı taşıyan özgün yapımların sahnelenmesi için çaba gösterilmedi. "Rol model" olabilecek duayen insanların bile kıymeti bilinmedi.

Alman şair ve tiyatro yazarı Bertolt Brecht, "Mücadele eden yenilgiye uğrayabilir ama mücadele etmeyen zaten yenilmiştir" demiş. Eskiler yokluklar içinde mücadele ederek imkânsızlıkların üstesinden gelmiş. Şimdiki nesil varlık içindeyken imkânsızlıklarla mücadele etmeye gerek duymuyor. Hal böyle olunca görev bilinci, dava bilinci ve emanet bilinci kalmadı. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in "Boş Ufuklar" şiirindeki "Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti / 'İyi insanlar iyi atlara binip gitti'" dediği bir evredeyiz. Sahi, "Üstad" diyebileceğimiz kaç insan kaldı? Şunu da belirtelim, bilmem kaçıncı dereceden üstad(!) olmak isteyenlerle işimiz olmayacağı gibi "üstad" kelimesi ile bunları da kastetmiyoruz!

Son yıllarda makam hırsıyla yaşayan insanların asla fikir sancısı çekmediğini gördük. Sancısız fikirlerin narkozdan bir farkı yoktur. Şartlar ne olursa olsun, bizim sanatta ve edebiyatta çığır açmamız gerekiyor. Çığır, lafla açılmaz. Emek, sabır, cesaret, dirayet, mücadele, birlik, beraberlik... Bunların olmadığı yerde bir fikir aksiyonu beklemek beyhudedir. Bakıyorsunuz; binalar mükemmel, sahneler mükemmel, stüdyolar mükemmel, matbaalar mükemmel ama yayınlanan içeriklerde özveri yok, emek yok, ruh yok. Sahnelerimiz, ekranlarımız ve sayfalarımız iz bırakan ve çığır açan eserlerle dolup taşmıyorsa "Nerede Fetih ruhu, nerede Çanakkale ruhu, nerede Asr-ı Saadet ruhu?" diye haykırmalıyız.

Bir neslin hislerine tercüman olarak şuur sahibi olmalarına vesile olan ve fikir mücadelesiyle çığır açan Üstad Necip Fazıl Kısakürek'e vefatının 38. yılında Allah'tan sonsuz rahmetler niyaz ediyorum. Naçizane yazımı da "Buradadırlar" demeyi çok istediğim için, Üstad'ın 1950 yılında Büyük Doğu Dergisi'nde yayınladığı "Nerededirler?" başlıklı yazısıyla bitirmek istiyorum. Ruhu şâd olsun, mekânı cennet olsun.

"Bize, akıllılar değil, divaneler lazım! Nerededirler?
Bize, deftere bakıp hesap çıkaranlar değil, defteri ve hesabı bir toplayışta kapatanlar lazım! Nerededirler?
Bize, babasından lüpçülükle öğrendiği hakkı sürükleyen ve süründürenler değil, kalbinde çileyle süzdüğü hakikati fışkırtan ve şahlandıranlar lazım! Nerededirler?
Bize, İslâmî ölçülerin kerrat cetveli ezbercileri değil, aşk habercileri lazım! Nerededirler?
Bize, edebiyatı feda edip birkaç yıllık pis ömrü alıkoyan açıkgöz hasisler değil, pis ömrün topunu birden verip ebediyeti sağlayan gözü kapalı cömertler lazım! Nerededirler?
Bize, arkasından gittikleri adamın hususi tiyniyetini münakaşa edenler değil, bu toprağın gerçek sahipleri lazım! Nerededirler?
Bize lafta değil, hakikatte Müslümanlar lazım! Nerededirler?"
Necip Fazıl Kısakürek
Büyük Doğu Dergisi - 5. Cilt 28. Sayı - 29 Eylül 1950 ("Çerçeve 3" kitabından alıntıdır.)


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.