REKLAM DEVRİ



Mektup Edebiyat Dergisi / 01.06.2021

Geçen hafta evimizdeki kütüphanenin özel bölmesinde siyah ciltli bir kitap görünce merak edip içeriğine baktım. "Büyük Romanlar" isimli kitap 1961 yılında neşredilmiş ve Azize Erten Bergin tarafından hazırlanıp çevirisi yapılmış. İçerisinde 75 büyük romanın özetinin olduğu kitapta romanların yazarlarının biyografileri ilgimi çekti. Yazarların biyografilerini okudukça tarihte bir yolculuğa çıkmış gibi oldum. Her bir yazarın hayatında öyle nüanslar vardı ki, adeta yazarların hayatı da bir roman gibiydi. Müsaadenizle ilgimi çeken bazı yazarların biyografilerini bir belgesel anlatımıyla sizlerle kısaca paylaşmak istiyorum.

Köy kökenli bir ailenin çocuğuydu, babası tüccardı. Hukuk okudu ve avukat olmak için 3 yıl uğraştı. Avukatlıktan vazgeçip yazarlığa başladı. Ailesi onun bu hareketini beğenmese de o bunlara aldırış etmedi. Sıkıntılı bir hayat yaşamaya başladı. Yazdığı yazıların hiçbiri beğenilmiyordu ama uğradığı başarısızlıklar ümidini kırmadı. Durmadan ve dinlenmeden yazıyordu. Bir kelime üzerinde saatlerce durduğu oluyordu. İlk başarısını yazdığı bir tarih romanıyla kazandı. Ancak borçları ve sıkıntıları bitmedi. Sıhhati de pek düzgün değildi. Garip bir yazım tarzı vardı. Gece yarısından sonra masa başına geçip aralıksız 17-18 saat yazardı. Yazdığı romanların sayısının 70'i bulduğu söyleniyor. Ama o vefat ettiğinde yaşı 51'di. "Vadideki Zambak" veya "Goriot Baba" desem adını hatırlar mısınız? Fransız Yazar Honore De Balzac... ( 1799 - 1850 )

Bir kasabın oğluydu. Yazarlığa 22 yaşındayken din adamları aleyhine broşür yayınlamakla başladı. İhtilalcilere katıldı, cezalandırılmaktan zor kurtuldu. Bir hiciv şiiri yazdı ve şiir çok tutuldu. Hükümet aleyhindeki yazılarından dolayı hapse atıldı. Hapisten çıkınca bir dergi çıkardı. Siyasete atıldı ama siyasete atılması ona daha çok düşman kazandırdı. Bugün dünya çapında üne kavuşan romanını kaleme aldı. Kitapçılar romanını basmak istemedi. Roman bir gerçekçilik örneği olduğu için o dönemlerde bu kadar gerçekçi bir romanın okuyucu bulamayacağını düşünüyorlardı. Yılmadı, yazmaya devam etti. Vefat edene kadar romanlar, biyografiler ve iktisadi eserler yazdı. Eserlerinin çoğuna imzasını atamadı. 71 yaşında hayata gözlerini yumdu. "Robinson Crusoe" desem kimden bahsettiğimi anlarsınız. İngiliz Yazar Daniel Defoe... (1660 - 1731)

Bir generalin oğluydu. Büyükannesi ise bir zenciydi. Gerek dış görünüşü, gerekse fırtınalı iç âlemiyle zenci kanı taşıdığını belli ediyordu. 20 yaşındayken cebinde az bir parayla ülkesinin başkentine gitti. Kısa süre içinde hatırı sayılır bir kişinin yanında iş buldu. Bir piyes yazdı ve yazdığı piyesiyle ün kazandı. Daha sonra kitaplık memuru oldu. Artık sosyeteden biriydi. Devrin büyük adamlarını tanıyordu. Siyasete atılmak istedi ama başarılı olamadı. Çok borçlanmıştı ve durmadan roman yazmaya başladı. Eserlerinde bir ülkü veya bir ana fikir yoktu. Sadece ilgi çekici olayları tatlı tatlı anlatırdı. Hesap kitap bilmediği için eline geçen parayı çılgınca harcar, sonra borç içinde kıvranırdı. 68 yaşında vefat ettiğinde ardında birçok roman bıraktı. "Üç Silahşörler" veya "Monte Kristo Kontu" desem aklınıza kim gelir? Tabii ki Fransız Yazar Alexandre Dumas... ( 1802 - 1870 )

Doğru düzgün bir öğrenim hayatı olmadı. Babası onu özel okula gönderse de çaba etmedi. Kendi kendine okudu, gezdi ve gördü. Semboller ve kısaltmalar kullanılarak yapılan çabuk yazma sistemi olan stenografiyi öğrendi. Bir süre gazete muhabirliği yaptı. Mizahi yönü çok kuvvetliydi. Takma adıyla aylık dergilerde çıkan resimli mizah hikâyeleri çok beğenildi. Daha sonra bunları kitap haline getirdi. Roman yazarken bir ana fikri veya amacı yoktu. Sadece gülünç olayları ve konuşmaları yazıyordu. Doğduğu ve yaşadığı ülkesindeki borçlu hapishaneleri, fabrikaları, yatılı okulları, küçük çocukların gece fabrikalarda az ücretle çalışmaları gibi düzensiz işleri eserlerinde tenkit etti. O zamanlar romancılar kelime başına para aldıkları için çok uzun romanlar yazdı. Hatta çoğu eserinde lüzumsuz tekrarlar bulunuyordu. 28 yaşında Amerika'ya gitti, saygıyla karşılandı. Ülkesine döndüğünde Amerika hakkında alaycı ve tahkir edici yazılar yazınca Amerikalıları kızdırdı. Ardında güzel eserler bırakarak 58 yaşında vefat etti. "Oliver Twist" ve "Antikacı Dükkânı" gibi güzide eserlerin yazarı sizce kimdir? Elbette ki İngiliz Yazar Charles Dickens... ( 1812 - 1870 )

Kimi zengin, kimi fakir, kimi zorluklarla boğuşmuş, kimi de zoru başarmış. 1800'lü yıllara damgasını vurmuş birkaç büyük yazardan bahsettim naçizane. Vefatlarının ardından yaklaşık iki asır geçmesine rağmen halen eserleri dünyanın her yerinde okunmaktadır. Yazarlığın çok havalı bir meslek olduğunu zannedenler var. Bence yazarlık okyanusta hazine aramaktır. Yazarın yaşadığı döneme tanıklık etmesi ve bunları bir öykü tadında insanlığa armağan etmesi büyük lütuftur. İnsanların içinde ne cevherler olduğunu bilemeyebilirsiniz. Bu yüzden kimlerin yazarlığa yeteneği olduğunu keşfetmek çok zordur. Evvela her yazarın ve her okurun iyi bir okuyucu olması gerekir. Devir maalesef reklam devri olduğu için okuma oranına değil de, satış oranına daha çok dikkat ediliyor. İnşallah ülkemizde de okuma oranı yükselir ve bizim de içimizden dünya çapında yazarlar çıkar.


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.