İLETİŞİM KOPUKLUĞU



Mektup Edebiyat Dergisi / 01.09.2022

Bir insan evvela yaradılış gayesinin bilincinde olmalı ve Allah'a kulluk vazifesini asla unutmamalıdır. Bunları unuttukları için şahsi menfaatlerinden başka hiçbir şey düşünmeyen insanlar çalıştıkları kurumlara, yaşadıkları şehirlere, bulundukları makamlara zarar veriyorlar. Çünkü menfaatleri sözkonusu olduğunda ortalığı birbirine katıyorlar ama milletin selameti için çözüm üretilmesi gereken konularda havaya bakarak ıslık çalıyorlar.

Gerçekten karmaşık bir dönemden geçiyoruz. Her şey birbiriyle iç içe geçmiş ve deyim yerindeyse arapsaçına dönmüş. Kimse sorumluluk almıyor, kimse birbirini dinlemiyor ve kimsenin çözüm için net bir fikri yok. Sanki maruz kaldığımız bütün sorunlar kendiliğinden meydana gelmiş. Eğitimden sanata, ticaretten ekonomiye, sağlıktan ulaşıma, tarımdan sanayiye kadar acilen çözülmesi gereken sorunlar var. Güya alanında yetkin olarak görevlendirilen insanlar bile görevlerini doğru düzgün yapmıyorlar ve düşman sevindirmeye devam ediyorlar.

Pusuda bekleyen sinsi gruplar acilen çözülmesi gereken sorunları her yerde dile getirerek bir algı malzemesine dönüştürüyorlar. Bunları kendi aramızda durmadan tartışmamız çözüm getirmez. Kürsüde konuşurken ağzınızın içine bakan insanlar sizden şiir okumanızı veya hikâye anlatmanızı beklemiyor, çözüm üretmenizi bekliyor. Hayatın acı gerçeklerinden biri de şudur. Sizin çözmeniz gereken sorunları, eğer başkaları çözmeye çalışıyorsa konumunuz sorgulanır ve bundan dolayı "kimse benim konumumu sorgulayamaz ulan" diyemezsiniz.

Esasen ipin ucu eğitimde kaçtı diyebilirim. Çocuklarımıza okullarda okuma-yazma ve sınav kazanma öğretildi. Hayat sınavında kaç yanlışın kaç doğruyu götüreceği öğretilmedi. Emeğin, vicdanın, adaletin, hoşgörünün, fedakârlığın ve başarının muhteviyatını bilmeyen gençler var. İnternetin ve cep telefonunun yaygınlaşmasıyla birlikte özellikle gençlerin bilgiye ulaşması çok kolaylaştığı için gençlerin nezdinde bilginin kıymeti kalmadı.

Televizyonların ve gazetelerin "yerli ve milli" olması da sizi aldatmasın. Kökü dışarıda olan sosyal medyayla başedilemiyor. Sosyal medya sayesinde çok bilenle hiç bilmeyen arasında fark kalmadı. Cahiller ehillere ahkâm kesmeye başladı. Sosyal medya yasasıyla bu işin çözüleceğini mi sanıyorsunuz? Yazılı medya, görsel medya ve sosyal medya bizi birbirimize düşürmekten başka bir şeye yaramıyorsa ortada büyük bir sorun var demektir.

Cehaletin ve rehavetin zirvesinde yaşadığımızı da geç anladık. İlkokul mezunu müteahhitler üniversite mezunu mühendislerin patronu oldu. Utandıran ve utanmayan sanatçılara, kendini ve sanatını taşıyan sanatçılardan daha çok değer verildi. Ne idüğü belirsiz, şahsiyetsiz ve karaktersiz insanlar en önemli mevkilere getirildi. İnsanlar bilgilerine göre değil, dış görünüşüne göre değerlendirildi. Demek ki üstünlüğün dış görünüşte değil, takvada olduğunu unutmuşuz. Bunların toplum nezdinde ne kadar mide bulandırıcı durumlar olduğunu halen idrak edemeyenler var.

Toplumdan bu denli uzaklaşan sanatçıları, siyasetçileri, eğitimcileri ve işadamlarını zor günler bekliyor. Baksanıza, bir anda trilyoner olduk. Ülkemiz dev bir müzayede evine döndü. Varımızı yoğumuzu adeta açık arttırma ile yabancılara satıyoruz. Fiyatı da yüksekten açıyoruz, gerçek değerini söylemek şanımıza yakışmaz. Ne de olsa her işimize bir hile katarız ve asla keyfimizden taviz vermeyiz. Hepimiz göz göre göre birbirimize hile yapıyoruz, sonra da dürüstlükten dem vuruyoruz.

Gençler bile kısa yoldan zengin olmanın hayaliyle yaşıyor. Sağdan soldan duydukları "50 bin ile başladım, 500 bin kazandım" gibi güven telkin eden tavsiyelerle kripto para sistemlerine bütün birikimlerini yatıran gençlerin hayalleri suya düşüyor ve bu işlerin sonu hüsranla bitiyor. Hiç kimse garantili yüksek getiri vaat edemez. Bu teorik ve pratik olarak mümkün değildir ve şüpheli bir durumdur. Çünkü yüksek getiri yüksek risk demektir.

İnsanlara hak etmedikleri kazançların ve makamların ilerleyen zamanlarda büyük yıkımlara vesile olacağını anlatamıyorsunuz. Para tek başına mutluluk getirmez. Hazzın ve heyecanın bittiği yerde tatminsizlik başlar ve hiçbir şeyden mutlu olmazsınız. Yaşamak anlamını yitirince derin bir boşluğa düşüp intiharın eşiğine gelirsiniz. İletişimsizliğin had safhaya çıktığı ve kimsenin birbirini dinlemediği bir zamanda "herkesin keyfi yerinde, sıkıntı yok" diyerek bu sorunları inkâr etmek gerçeği değiştirmez. Bu rezaleti ve felaketi hafife alarak hayra alamet olmayan bu kötü gidişat durdurulamaz.

Gençlere kolay yoldan para kazanmanın iyi bir şey olmadığını, siyasetçilere o makamların emanet olduğunu, ünlü sanatçılara şöhretin gelip geçici olduğunu anlatmalıyız. Ben de yıllardır fikirlerimi anlatmaya çalışıyorum ama herhangi bir değişiklik olmuyor. Hâlbuki gayet anlaşılır bir üslupla yazıyorum. Ne yazarsam yazayım anlamak istemiyorlar, "sizin milletle aranızda iletişim kopukluğu var" deyince de homurdanıyorlar.


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.