AŞK, İHTİRAS VE KÜFÜR YOKSA SALON DA YOK!



Mektup Edebiyat Dergisi / 15.10.2017

Amerika'nın stratejik konularda sürekli telaffuz ettiği "Patriot" isimli bir kelime vardır. "Patriot" kelimesinin Türkçesi "vatansever". Amerika'nın ürettiği Patriot füzeleri de dünyanın her yerinde kullanılıyor. Bu konudan hareketle son günlerde gündemden düşmeyen Türkiye'nin ve Amerika'nın siyasi ilişkilerini anlatmak niyetinde değilim.

Ben, "patriot" kelimesinden yola çıkarak yazıma devam etmek istiyorum. ABD'de 11 Eylül'den sonra çıkan bir yasa var, o yasanın adı da "Patriot Act", yani "Vatansever Yasa". Bu yasa, 11 Eylül terörist saldırısından sonra 26 Ekim 2001’de hükümete daha geniş yetkiler veren özgürlükleri kısıtlayıcı bir yasa olarak ABD'de oylandı. Ben burada ABD’nin “Vatansever Yasası”nı sorgulamayacağım. Sadece ABD'de "Vatansever Yasası" oluyor da, bizim ülkemizde neden "Sanatsever Yasası" olmuyor? diye sorgulamak istiyorum!

Ağustos ayında kaleme aldığım yazımda “Kültür ve Sanat Kurulu neden yok?” diye yazmıştım. Bizim kültür ve sanat kurulumuz da yok, sanatsever yasamız da yok. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Mayıs ayında söylediği “Biliyorsunuz siyasi olarak iktidar olmak başka bir şeydir. Sosyal ve kültürel iktidar ise başka bir şeydir. Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi iktidarız. Ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var” sözlerini şimdi daha iyi anlıyorum.

Geçtiğimiz günlerde Türk sinema tarihinde eşine ender rastlanan bir sansüre ve aynı zamanda ilkeli bir duruşa şahit olduk. İsmail Güneş Ağabeyimizin yazdığı ve yönettiği, 3 yıl boyunca 1500 kişi ile emek vererek çekilen "Kervan 1915" filmi 6 Ekim'de vizyona girdi. Filmde Birinci Dünya Harbi devam ederken 1915 yılının Haziran ayında Ermeni vatandaşların Giresun'dan başlayıp Halep'e kadar devam eden zorlu yolculuğu anlatılıyor. Söz konusu filmin Türklere ve Ermenilere karşı herhangi bir önyargı taşıdığını düşünmüyorum. Filmi beyazperdede de izlemeyi çok arzu etmiştim. Ancak 11 Ekim'de "Kervan 1915" filminin yönetmeni ve senaristi İsmail Güneş ve yapımcısı Aynur Güneş yaptıkları ortak bir açıklama ile filmlerini vizyondan çektiklerini belirttiler.

"Bin bir zorluklarla 3 yılda 1500 kişilik ekiple çektiğimiz ve Ermeni tehcirini konu edinen "Kervan 1915"i dağıtım sorunları ve sinema salonlarının kötü niyetli tutumlarından ötürü salonlardan çekme kararı aldık. Görülüyor ki, bundan böyle, gişe açısından tekellerin ilgisini çekmeyen ulusal yapımlar seyirciyle buluşamayacaktır. Sinema seyircisi tarafından izlenilmek istendiği halde, önemli lokasyonlarda vizyona giremeyen filmimiz ağır darbe almıştır. Seyircilerimiz gerek sosyal medyadan gerekse kişisel ilişkilerle bizlere ulaşıp filmi kendilerine yakın merkezi lokasyonlarda bile bulamadıklarını iddia etmektedirler. Filmimizin sinema seyircisiyle buluşamadığı bir sistemde daha fazla yer almak istemiyor ve üzülerek "Kervan 1915"i vizyondan çekiyoruz.
Saygılarımızla...
Yapımcı Aynur Güneş
Senaryo yazarı ve Yönetmen İsmail Güneş


Sinema beyazperdedir. Hayallerimizi, umutlarımızı ve düşüncelerimizi istediğimiz şekilde beyazperdeye yansıtabiliriz. Buna kimse karışamaz. İsmail Güneş, ömrünü sinemaya adamış değerli bir ağabeyimizdir. 1977 yılından bu yana televizyon ve sinema sektöründe büyük emeği vardır. Türk toplumunun yüreğinde derin izler bırakan konuları cesur bir şekilde beyazperdeye yansıtmıştır. 1991 yılında gösterime giren "Çizme" filmi Milli Şef dönemindeki ezan yasağını konu alan bir filmdir. 1993 yılında gösterime giren "Beşinci Boyut" filmi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (S.A.V.) "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadis-i şerifinden esinlenerek çekilen bir filmdir. 1998 yılında gösterime giren "Gülün Bittiği Yer" filmi, 12 Eylül'de ağır işkencelere maruz kalan, hayatı kararan ve hayalleri yıkılan bir gencin dramını anlatmaktadır. 2005 yılında gösterime giren "The İmam" filmi, idealist bir imamın küçük bir kasabada karşılaştığı durumlardan dolayı içinde bulunduğu ruh halini yansıtan bir filmdir. "Sözün Bittiği Yer" ve "Ateşin Düştüğü Yer" filmleri ise "Gülün Bittiği Yer" filminin serisi olarak daha sonraki yıllarda gösterime girdi. Bu filmler de birçok kişinin göz ardı ettiği toplumsal olayların beyazperdeye yansıtılmış haliydi.

İşte, böylesine kayda değer filmler çeken, ülkemizin dini ve milli hassasiyetlerini beyazperdeye taşıyan İsmail Güneş Ağabeyimizin 1915 yılındaki Ermeni tehcirini konu alan "Kervan 1915" filmi vizyona girdikten 5 gün sonra kendi inisiyatifleri doğrultusunda vizyondan çekildi.

Peki bu nasıl oluyor? Bir yönetmen binbir emekle çektiği filminin vizyona girmesi için sinema salonları ile anlaşıyor. Sinema salonları ise kasıtlı bir şekilde filmi sabote ediyor. Mesela Türkiye'deki birçok sinema salonunda "Kervan 1915" filminin gösterim saatleri sabah 10.00, akşam 23.00 olarak belirlenmiş. Yahu bu saatlerde filmi kaç kişi izleyebilir? Ayrıca şehir merkezlerindeki sinema salonlarında da filme hiçbir şekilde seans belirlenmemiş. Şahsen ben de bir hafta içerisinde "Kervan 1915" filmini bir sinema salonunda izlemek istiyordum. Sanatseverlerin bu hakkını sinema salonları ne hakla sabote edebiliyor? Bu cesareti nereden buluyorlar?

İsmail Güneş, bence bu noktada ilkeli bir duruş sergiledi ve filmini vizyondan çekerek bütün sinema salonlarına haddini bildirdi. Ayrıca bir açıklamasında da önemli bir ayrıntıya değindi, "Sanki gizli bir el müdahale edip bu projenin seyirciyle buluşmasını istemiyor".

Buna benzer bir durumla 2012 yılında da karşılaşmıştım. İsmail Güneş'in "Ateşin Düştüğü Yer" filmini izlemek için Cuma akşamı Mecidiyeköy'deki bir sinema salonunun internetteki sayfasını ziyaret etmiştim. Bir gün sonra filmi izlemek için sinema salonuna gittiğimde filmin salondan kaldırıldığını öğrenmiştim. Nasıl olmuştu da, akşam internetten seans saatlerine baktığım film bir gün sonra salondan kaldırılmıştı?

Neden İsmail Güneş'in filmlerine sansür uygulanıyor? Çünkü İsmail Güneş, statükoya asla boyun eğmeyen, vefalı, duygusal, cana yakın, sabırlı, işini büyük bir hassasiyetle yapan usta bir sinemacıdır. Bu yüzdendir ki, İsmail Güneş'in filmleri her zaman engelleniyor. İsmail Güneş Ağabey, eğer ki Türkiye'nin aleyhine bir film çekseydi bütün sinema salonlarının sahipleri önünde diz çökerdi. Hatta Nobel ödülü bile alırdı. "Kervan 1915" filmini sabote eden sinema salonlarının ar perdesi boydan boya yırtılmış demek ki!

Yazımın başında da belirttiğim gibi, ABD'de "Vatansever Yasası" var ama Türkiye'de bir tane "Sanatsever Yasası" yok. İsmail Güneş Ağabey hakkını nasıl savunacak? Sinema salonlarının "Kervan 1915" filmi için yaptığı tekelleşmeye karşı kim "dur" diyecek? Biz sinemaseverler olarak "Kervan 1915" filmini sinemada nasıl izleyeceğiz? Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Bey bu konu hakkında neden bir açıklama yapmıyor?

Sinema salonlarının "Kervan 1915" filmine yaptığı bu haksızlığa karşı hak ettikleri şekilde tepki vermek en doğal hakkımızdır. Eğer o sinema salonlarının mantıklı bir açıklaması varsa, lütfen açıklasınlar, Kültür ve Turizm Bakanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Bey de bilsin, biz de bilelim. "Bilelim, hasma karşı koymasını" diye yazmış Arif Nihat Asya, "Dua" isimli şiirinde...

Son olarak İsmail Güneş Ağabey'in sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

İsmail Güneş: "Kervan 1915 filminin bu durumdan sonra sahibi belediyeler, valilikler, STK'lardır."


Bu köşe yazısı defa okunmuştur.